28.01.2009

mimimimimiiiimmm

yapma dedim etme, bak ben yeni geldim, hem acemiyim... yok, ııhh... yapar zaten o kafasına koyduğunu. tutamazsın, durduramazsın. yaptığının yanlış olduğunu bilse bile yüzündeki tüm çocuk muzurluğuyla devam. beni bu bloğa bulaştıran da Katina zaten. yine de kendilerine teşekkürü borç bilirim.


benim tüm acemiliklerimim adı mim zaten. üniversiteye başlayıp, gitar sahibi de olunca, kursa gidecek parayı da bulamayınca kendi kendime gacır gucur öğrenmeye çalıştım. ilk bestemi (yani ilk miimi) bir haftada yaptım. gariban arkadaşalarıma beste yaptığımı söylediğimde yüzlerindeki umut kıvılcımları alkışlarla gelen miiiiim den sonra soru işaretlerine dönüştü. beste ince mi'ye vurmak ve 5 saniye sonra durdurmakla bitiyordu evet.


ama üzgünüm bu mim o kadar kısa olamayacak. ne zaman kitabı elime alıp rastgele bir sayfasından okumaya kalksam kendimi sonda buluyorum. öyle bir satırla yetinmeyeceğim. sayfayı da bölemedim.


Elif Şafak / Mahrem sf.160


Öğleden sonralan zaman, arka bahçede şekerleme yapardı. Hiç şaşmazdı zaman. Her gün aynı saatte ağırlaşan gözkapaklan, hep aynı süre boyunca kapalı kalır ve hep aynı saatte açılırdı.

Zaman uyurken, çocuk vişne ağacının altında pinekler, yere düşmüş vişneleri yerdi. Yerdekiler bittiğinde, dallardakilere dadanırdı gizlice. Ama bunu çok sık tekrarlamasına lüzum kalmazdı. Nasıl olsa her gün muhakkak onlarca vişne, dalını terk edip ağaçtan düşmüş olurdu. Peki öyleyse kendisi niye aynı şeyi yapamıyordu? Neden bu evi terk edemiyordu?

Terk edemediği ev, tuzlanmış çağla yeşiliydi.

Tuzlanmış çağla yeşili ev, babaannenin eviydi.

Oysa zaman, ne zaman böyle şekerleme yapsa, insanın, ardında tek bir iz bile bırakmadan çekip gidebileceğine, şimdi, şu anda, bambaşka bir yerde olabileceğine inanası geliyordu. Kimbilir ne vakit, kimbilir kimin, ardısıra saçtığı vişne çekirdeklerini rehber edinerek, ayakizlerinde vişne ağaçlarının boyvermesini beklemeden gitmek ve gitmek... Varmaya değil, gitmeye gitmek...

Zaman uyanana kadar dilediğince vişne yiyebilirdi; önce yerde-kileri, sonra da canı çekerse dallardakileri. Kim görecekti ki? Nasıl olsa, zaman ile birlikte hemen hemen herkes ve her şey uykuya çekilirdi. Tuzlanmış çağla yeşili evin alt katından babaannenin, üst katından evsahibesi Kıymet Hanım Teyze'nin horultuları yükselirdi. Bütün mahalle kocaman bir beşik kesilir, rüzgâr mırıl mırıl ninni söylerdi.



sonra sf. 161


sonraki mimler kim üstüne alınırsa açsın en sevdiği kitabı en sevdiği bölümü yazsın buraya. sevgiler, saygılar ve mimler...

2 yorum:

  1. :))) doru ben odunumsu kel ve göbekli olanlardan hoşlanırım hatta hoşlanmakla kalmam aşık bile olurum :))

    ve göbeğin olmasada seni seviyorum biliyorsun deel mii?? :)

    ilk defa falan ama bak gayette iyi becerdin mimlenmeyi ellerine sağlık kuzum

    YanıtlaSil
  2. yüzümde kocaman bi sırıtış var şu an. onu buraya çizktiremedim. sen kendin çiz işte

    YanıtlaSil